26 Nisan 2011 Salı

EFSANE FİLM: HABABAM SINIFI

Bir DVD film satan yere girip komedi filmi arıyorum dediğinizde size yığınla film önerebilir. Fakat kaç tanesine kahkahayla gülebilirsiniz ? Ben bir tane söyleyeyim : Hababam Sınıfı..
Ama Hababam Sınıfı demişken o 2000'li yıllardan sonra çekilenler değil, orjinal Hababam Sınıfı. Hani o Kemal Sunal'ın, Halit Akçatepe'nin, Münir Özkül'un, Adile Naşit'in oynadığı, defalarca izlememize rağmen hala gülebildiğimiz film serisi.
Recep İvedik, Arif falan gülüyoruz iyi güzel ama kaçı İnek Şaban kadar doğal ? Hangisi Güdük Necmi kadar kurnaz ? Veya varmı içlerinde Hafize Ana kadar yufka yürekli ?
Taklit yaparken bile önce İnek Şaban taklidi yaparsınız. Artık hayatımıza yerleşmişlerdir çünkü. Onlar istesekte istemesekte hayatımızdalardır artık.
Her lise öğrencisi kendi sınıfının Hababam Sınıfı olduğunu hayal eder. Kendini o öğrencilerle bağdaştırır. Onlar gibi kopya çekmeye çalışır, onlar gibi okuldan kaçar..
Lafı uzatmanın anlamı yok. Hepimiz tanıyoruz onları. Ben en iyisi bir kaç replik hatırlatayım..

- sen de mi kaçtın mahmut hoca
- tahmin edin bakalım bu yaz ben neredeydim
- ağlama hoca, beni de ağlatacaksın
- ben de onu diyorum işte: funk-hu

- ilk halife imparator neron yani padişah neron romada hazreti şabanla beraber ananı günde 1453 kere kanunen..

23 Nisan 2011 Cumartesi

Facebook Hesabım İçin Kapanma Vakti - Teknolojiye Bir Dur Demek Lazım..

Bu gece bir karar verdim. Hani derler ya kişisel olarak küçük, insanlık için büyük bir adım diye. Heh işte bu verdiğim kararda tam tersi. İnsanlık için küçük fakat benim için büyük bir karar. Yaklaşık 4 senedir kullandığım facebook hesabımı bu gece yarısından sonra kapatma/dondurma kararı aldım. Ve uzun bir süre de açmayı düşünmüyorum. Büyük konuşmak gibi olmasın ama fikrim bu yönde.
Bu karara nerden vardın derseniz. Aylardır bir şey düşünür dururum. Teknolojiyle bağımı koparıp, insanlardan bir süre uzak kalmak, özlemek ve özlenmek. Artık günümüzde herkes, her istediği kişiyle anında görüşüyor. Yüz yüze görüşme nerdeyse kalmadı. Her şey sanal oldu. İşte bende buna kendimce bir tepki verip bu kararı aldım.
Artık görüştüğüm kişilerle ya yüz yüze görüşücem ya da ''twitter'' hesabımdan görüşücem.
Bir küçük not daha..
Teknolojiyle bağımı yalnızca facebook üzerinden koparmıcam. Yavaş yavaş twitter hesabımıda kapatıcam. Daha sonra -bu yaz sonu,üniversiteye gittiğim zaman muhtemelen- cep telefonunu da hayatımdan çıkarıcam.
Bu kararlar bir kaç günlük kararlar değil, 2 ay gibi bir süredir üzerinde düşündüğüm kararlardır. Umarım kalıcı kararlar olur..

21 Nisan 2011 Perşembe

Hayallerim Var..

I HAVE A DREAM..
Benim bir hayalim var. Martin Luther King, bu sözü 1963 yılında Amerika'daki zencilerin yaşam haklarını savunmak için söylemişti. O gün bugün efsaneleşmiş sözler arasında yerini aldı.
Sadece Amerika'lı zencilerin veya başkalarının hayali yok. Benimde bir hayalim var. Hatta birden çok hayalim var.

Bildiğiniz gibi önümde lisenin bitmesi için 1.5 ay, üniversiteye gitmem içinde kısmetse 4 ayım kaldı. Çok büyük planlarım olmasa da az çok benimde vardır geleceğe yönelik hayallerim. Ama gelecek demişken öyle 2-3 ay sonrası değil, 10-15 sene sonrası içindir hayallerim..

4 ay sonra İstanbul'da olmayı çok istiyorum. Düşünsene bir temmuz sabahı uyandığımda bilgisayar ekranında şu yazıyı gördüğümü '' Eymen Erdoğan-Marmara Üni. Hukuk Fakültesi ''
İşte o zaman dünyalar benim olur. Olmasa ne değişir diyeceksiniz. O zaman muhtemelen Ankara veya yine İstanbul'da bir yerler tercih ederim büyük ihtimal fakat hukuk fakültesi olmaz. Zaten üniversiteyi nerde okursam okuyayım, eninde sonunda İstanbul'da bir hayat yaşamayı düşünüyorum.

Üniversite bitince.. Askerlik bitmez. Askere giderim. Yaklaşık 8 ila 15 ay arası bir zaman orda harcanır zaten. Dönüşte işe girerim, evlenirim, çoluk çocuğa karışırım. Öyle kılıbık birisi olmam ama karımı, çocuklarımı, ailemi severim. Hele birde aşık olduğum kişiyle evlenirsem değmeyin keyfime. Kahvehane erkeği değil, evinin erkeği olurum. Hatta yıllardır hep bunu düşünmüşümdür. Çocuklarımın ismi bile hazırdır kafamda. Eğer ''karımında onayı olursa'' çocuklarıma o ismi koymayı düşünüyorum. Karımında onayı olursa diyorum, dediğim gibi hayat müşterek, bazı kararları birlikte almakta fayda var. Çocuklarımın birini idol alması gerektiğinde başkasını değil babalarını örnek almasını isterim. Kendime bir araba alırım. Bu araba herkes gibi BMW falan değil jip olmalı. Markası hiç farketmez. Spor arabadansa Jip kullanmayı tercih ederim.

Birde bir gün Kız Kulesini tam karşıdan gören banklardan birine oturmak istiyorum. Sabah erken saatlerde oturup, gece geç saatlere kadar kalkmamayı düşünüyorum. Bütün gün Kız Kulesine bakıp bakıp dalmak, yaşadıklarımı, hayatımı düşünmek istiyorum. Saçma gelebilir fakat benim için mantıklı. Saygı duymalısın..

Ve memlekete dönüş.. İlerde mesleğim ne olursa olsun, nerde olursam olayım, bir gün Sapanca'ya dönücem. Ama normal bir dönüş değil. Öğrenci olarak ayrıldığım Sapanca'ma Belediye Başkanı olarak dönmek istiyorum. Bu konudaki görüşüm yıllardır aynı ve değişmez. Adımı belediyenin girişindeki o panoya astırmak istiyorum. Amacım 3-4 nesil sonraki torunlarım bile görsünler beni. Gurur duysunlar..

Hayallerim bu kadar.. Bunlarla mutluyum. Huzurluyum. En azından kendimi avutuyorum..
I HAVE A DREAM..

14 Nisan 2011 Perşembe

Su Gibi Akıp Giden Yılların Hatrına..

1999 Senesi.
17 Ağustos depreminin acısı henüz atlatılmamış. İşte böyle bir senede eğitim hayatıma başladım. İlk sene pek düzenli bir okul hayatım olamamıştı. Malum depremin maddi manevi etkisi kendini hayatın her alanında etkiliyordu. Allah'tan okuma yazma problemini henüz okula başlamadan Mehmet Ali Erbil'in Çarkıfelek isimli programında kendi kendime halletmiştim. Okula başladığım zaman okuyup yazabiliyordum. Belkide bu olumlu gözüken olay benim için çok kötü sonuçlara yol açtı. Çünkü ilkokul hocam, okumayı bildiğim için benim önüme resim kağıdı ve boyalarımı verip bir köşeye göndermiş ve pek ilgilenmemişti. Halbuki elimden tutan bir öğretmen olsa bir dahi olabilirdim belki de :)
İlkokul hayatımda hep bilgi yarışmalarına katılırdım. Başarılı bir öğrenci sayılırdım. Hatta 4. sınıfta hayatımda ilk defa girdiğim Seviye Tespit Sınavında sınıf ve okul 1.liğim ilçe 5.liğim vardır. Hala belgesini saklarım dosyanın içinde.
İlkokuldan mezun olmuştum. Artık bir dönem daha atlamış, ortaokul öğrencisi olmuştum. Alaçam İlköğretim Okulundan Sapanca İlköğretim Okuluna geçiş yapmıştım. Yeni arkadaşlar, yeni öğretmenler..
İyi ki de geçmişim. Çünkü hayatıma her anlamda olumlu etki yaptı. Belki de bir Anadolu Lisesi kazanmamda en büyük etken ortaokulda bu okula geçmiş olmamdır. Ortaokulda bitmişti. Mezuniyet törenleri falan filan. Hepsi akıllarda kalan güzel hatıralar..
Lise..
Belkide 18 senelik hayatımda geçirdiğim en güzel dönemdir. Tam hayalimdeki okul, tam hayalimdeki sınıf, tam hayalimdeki ortam.. Her şey dört dörtlük. Okulum kendi memleketim sınırları içerisinde. Herkes tanıdık. Alışmakta zorluk çekmedim. 9. Sınıfta çocukluğun verdiği etkiyle tipik ergen liseli hareketlerimiz olmuştur illa ki.
10. sınıfta biraz daha büyüdük. Her anlamda. Daha bir çeki düzen verdik kendimize. Ama dersleri fazla boşladık. 11. sınıf , gırgır , şamata derken geldik 12'ye ve gidiyoruz..
En güzel maçlar yaptığımız, en güzel aşkları yaşadığımız, en güzel anılarımızın olduğu, okuldan kaçınca savaş kazanmış komutan edasıyla mutlu olduğumuz bir dönemin sonuna geldik.
Tam 12 senedir hayatıma yön veren bir şey 2 ay sonra hayatımdan çıkıyor. Önlük yok. Geç kaldım derdi yok. Sözlü notu yok...
Üzülüyormuyum derseniz. Evet üzülüyorum. Çünkü dile kolay yıllarca görüştüğün insanlardan ayrılıyorsun. Belki hayatına yeni bir şekil vereceksin ama bu zaman alacak. Keşke hayatım hep şuanda ki gibi kalsa. Kimse çıkmasa hayatımdan. Hep hayat lise yıllarındaki gibi toz pembe olsa..
Ama zor. Çok zor..

7 Nisan 2011 Perşembe

Doğum Günüm Kutlu Olsun, İyi ki Doğdum..

7 Nisan 1993..

Sakarya'nın merkezinde Ada Tıp isimli hastahane. O gün doğan çocukların sayısı 7. 7 çocuğun 6'sı kız 1'i erkek. İşte o erkek olan benim. Bugün doğdum. Ve galiba iyi ki de doğdum.

7 Nisan 2011..

Bu tarih belki de 18 senenin içerisinde en mutlu olduğum tarihtir. Neden derseniz bunun çeşitli sebebi var. Biliyormusunuz ben bugün ilk defa arkadaşlarımla doğum günü kutladım. Daha önce aile içinde kutlamaları saymazsak hayatımda ilk defa bir pastanın mumunu üfledim. Dilek tuttum. Hatta canım dediğim kardeşim 'Erva' dışında ilk defa birilerinden hediye aldım. Bu duyguyu ilk defa tadıyorum. İnanılmaz güzel bir duygu. Facebook adı verilen paylaşım sitesinde de kutlayanların haddi var hesabı yok. Şu an itibariyle (Saat: 15.45) tam 151 kişi kutladı. Eğer bunlara okulda kutlayanları ve mesaj çekenleride eklersem toplam 180'i bulur. Önce gecenin bir saatinde önce Eliz kutladı. Eliz'le öyle bir tesadüf ki ikimizde 7 Nisan 1993 saat 13.00 sıralarında doğmuşuz. Yani eğer hastahanelerimiz ve şehirlerimiz aynı olsa aynı Aşk Tesadüfleri Sever filmindeki gibi. Sonra tam içim geçmiş uyurken abim aradı. 18 sene önceyi hatırlattı. Sonra Cansu. Sonra bir çok kişi..
Bugün biraz da yaşadığım kutlamalar benim için sürpriz oldu. Önce okuldakiler pasta almışlar. Haberim yoktu. Bir önceki gün kitapçıda beğenip almak istediğim kitabı Yasemin bana aldırmamıştı. Meğer Yasemin ve Çiğdem o kitabı hediye edeceklermiş bana. Onları seviyorum.


Daha sonra Erva-Aslı-Dilara-Cemre 4'lüsü geldi karşıma. Sınıfa geldiklerinde özür falan diliyorlardı. Unuttuk tarzında birşeyler. Fakat çok geçmeden anlaşıldı ki onlarda bana ayrı bir sürpriz hazırlamışlar. Labarotuvar'da. Aslı-Cemre-Dilara, 3'ü bana 'şeytan kulağı' almışlar. Hakaret değildir umarım :) Zaten yılbaşında da kelebek seti hediye etmişti Cemil hocam, bu hediyeler çok garip bir yere gidiyor ama hayırlısı. O 3'lüyü çok seviyor ve çok teşekkür ediyorum. Daha sonra Erva geldi hediyesini verdi. Herhalde Erva'nın benim için önemini anlatmama gerek yoktur. Hayatımda en değer verdiğim kişilerin başında gelir. Bana hediye olarak Karabük Spor forması hediye etti. Güya Mayıs ayında gidecekti Karabük'e. O'nu çok seviyorum.
En son olarak okuldaki arkadaşlar Kırkpınar'a Fitos Cafe'ye gitmeyi teklif ettiler. Hep beraber Kırkpınar'a gittik o cafeye. Oturduk, eğlendik..

Bana böylesine güzel bir günü yaşatan, 18 yaşıma girdiğimi hatırlatan, beni duygulandıran, sevindiren; 

Yasemin, Ensar, Çiğdem, Erva, Aslı, Cemre, Dilara, Sinem, Cansu, Lokman, Harun, Oğuzhan, Berna, Neslihan, Selman, Merve, Onur, Cemil hoca, Aydın hoca, Zümrüt hoca, Mehmet Nuri hocam, Semra hoca, İrem, Cihan... ve daha ismini hatırlayamadığım bir çok arkadaşıma çok teşekkür ediyorum. Belkide bugün hayatımın en anlamlı gününü yaşadım.
İyi ki varsınız.. İyi ki yanımdasınız..